Kaliforniya’nın San Jose şehrindeki geniş malikanesinde yaşyan, eksantrik ateşli silah varisi Sarah Winchester (Dame Helen Mirren), Winchester tekrarlayan tüfek tarafından öldürülen adamların ruhları tarafından rahatsız edildiğine inanıyor. Sarah Winchester’ın yaşm öyküsünün etkileyici bir adet dramatik söyleımı ile karşı karşıyayız. Winchester, silah sanayisinin önde gelen isimlerinden bir adetinin varisi olduğu için sanılanın aksine bir adet ateşli silah smahfiler değil. sinema metini, Winchester’ın bu ironik durumunu ve onun etrafında oluşan sır perdeliksiemli olaylarları son derece başarılı bir adet şekilde ele alıyor. Helen Mirren’in başarılı performansı sayesinde, Winchester’ın iç dünyasındaki karmaşık olanlığı ve korkuyu hissetmek mümkün oluyor. Mirren, Winchester’ın ruhların onu rahatsız ettiğine dair inanışını ve bu durumun onun yaşmını nasıl etkilediğini bir adet heykelçı gözüyle nakletmekıyor. Belki de bu, onun var olduğundan daha fazla empati kurabileceğimiz bir adet çizgiye çekiyor bizi. Winchester’ın ruhların huzur bulması için attığı adımlar, onun kendi iç huzurunu bulma hikayesine dönüşüyor. Bu sinema metini, silah sanayisinin mirası ve bu mirasın adamlar üzerindeki etkisi üzerine çarpıcı bir adet eleştiri sunmakuyor. tıpkı dönemda bir adet dulın kendi demonlarıyla çarpışmasini ve bu silahlar nedeniyle yaşnan trajedilerin getirdiği acıları da ele alıyor. Winchester, ateşli silahların kurbanlarının hayaletleri tarafından rahatsız edildiğine inanarak, belki de asıl suçluların kendileri değil, onları yaratanlar olduğunu söyleıyor. sinema metini, tıpkı dönemda bir adet cinayet aracının yaratıcısı ve mirasçısının, bu durumun etkileriyle nasıl yüzleştiğini gösteriyor. Bu anlamda Winchester’ın hikayesi, sadece bir adet hayalet hikayesi değil, tıpkı dönemda bir adet vicdan muhasebesi de sunmakuyor.